Zürih ve Alpler
Almanya, İsviçre ve Avusturya'nın iç içe girdiği ve yetmezmiş gibi bir de Lihteyştany'ın bulunduğu üçgende gece yarısı saat 24 gibi telefonu işletmek için durduk. Biz İsviçre sınırında olduğumuzu düşünürken Avusturya sınırında olmanın verdiği şaşkınlığı yaşadık. Burada karşılaştığımız bir Türk vatandaş hayatımızın serüveni olacak ve sizlerle yazımızın başında paylaştığım resimde gördüğünüz Lünerse gölüne gitmemiz için bizi ikna etti. Asıl güzergahımız Lindau iken bir kez daha rota değişikliği yapıp bir maceraya daha atılmış buluyoruz kendimizi.
Yolculuğa başlamadan önce güzergah üzerinde çok kafa yormadık işin doğrusu. Ana hatları ihtiyaçlarımız ve masrafımız belli olsun diye çizdik ama Ahmet'in o tatlı atasözü (Kervan yolda dizilir...) ile yol nereye biz oraya felsefesini yaşamıza neden oldu. Harikada olmadı değil. Sizlerede tavsiyemiz eğer aile ile yolculuk yapmıyorsanız biraz deli dolu kafanıza göre takılmanız olacaktır.
En kötü ihtimalle arabada sabahlarız düşüncesi ve güzel bir uyku çekebileceğimiz HÜTTE hayali ile alplere doğru yola çıktık. Neyle karşılaşacağımı ve neler yaşayacağımızı bilmeden Alplere tırmanış başlamıştı bile. Karanlık olduğu için etrafı çok göremiyorduk ancak aracın farları ile aydınlanan kısım bize muhteşem bir doğada olduğumuzu söylüyordu. Yolda önümüzden kaçışan ceylan yavruları (veya o familyadan neyse) ve diğer vahşi yaşam hayvanları ise ıssızlığa yolculuğumuzu müjdeliyordu resmen. Yaklaşık bir buçuk iki saatlik bir tırmanışın sonunda araçla ulaşabileceğimiz son noktaya vardık. İnip etrafı inceledik. Bize anlatılan konaklayabileceğimiz dağcılar için yapılmış Hüttelerden hiç eser yoktu ortada. Etrafta muhteşem bir doğa olduğu kaçınılmazdı ama her yer karanlıktı ve dağlıktı. Arabada günün aydınlanmasını beklemeye o zamana kadarda biraz uyumaya karar verdik. Sabah bizi karşılayacak sürprizlere uyanmanın hayali ile yaklaşık 5 derecelik sıcaklıkta elimizde ne var ne yok üstümüze başımıza sarıp uykuya daldık. Ha bu arada sabaha uyanır mıyız uyanmaz mıyız diye helalleşmeyi de unutmadık. :)
Sabah uyandığımızda gerçekten harika bir doğanın içinde olduğumuzu gördük. Yanı başımızda büyük bir teleferik zirveye çıkışı sağlıyordu. Yani gerçekten arabayla gelinebilecek son noktaya gelmiştik geçe. Teleferik için kişi başı 40 Euro istenince bunun bize göre olmadığı kanaatine varıp tırmanmaya karar verdik. Ufak bir atıştırma yaptıktan sonra yaklaşık bir buçuk saatlik dik tırmanışa başladık. Gerekli ekipmana sahip olmadığımız halde böyle bir tırmanışa girişmiş olmak hem yolda hem yukarıda karşılaştığımız insanların hayretler içinde kalmasına neden oldu.


Muhteşem yemek suçuklu yumurta. Gerçi bal, peynir, domates, salatalık vs. de görünüyor ama onları yan komşudan foto çekmek için ödünç aldık. :) :) :)
Aracınızla merkeze gidebileceğiniz gibi toplu taşımayı da kullanabilirsiniz. Toplu taşıma için otobüs veya tramvay duraklarında bulunan makineleri kullanabilirsiniz. Kredi kartı ve nakit kullanma şansınız var. Araçla giderseniz merkezde otopark sıkıntısı çekmezsiniz. Otopark fiyatları saatlik olarak hesaplanıyor. Üç saat için 12 euro ödüyorsunuz.
Merkezde gezilmeden dönülmeyecek ve ünlü markaların bulunduğu caddeleri turlayabilirsiniz. Şehrin merkezinden denize akan nehir kıyısında güzel mekanlarda kahvenizi yudumlayıp dolaşmanın yorgunluğunu atabilirsiniz. Sahilde dinlenebileceğiniz bir çok park bulmanız mümkün.
Bu şehirde yine gezebileceğiniz bir çok tarihi bina, katedral ve müze bulabilirsiniz. Biz bir günlük hızlı bir turla tamamladık ama Zürih için en az iki gün ayırmanızı tavsiye ederim.
Gün batımı sonrası konaklayacağımız aparta dönüp yine kendi hazırladığımız muhteşem makarna çorba ile karnımızı doyuruyoruz. Bahçede oturup yağmur eşliğinde çaylarımızı yudumlarken bir sonraki günün planını yapıyoruz.
Yorumlar
Yorum Gönder